.

.
özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen
ama, gidememen, görememen; gene de, istemen

Oruç Aruoba

NARLA ZEYTİNE GÜZELLEME

2012 yılı... Mevsimlerden sonbahar... Aylardan Ekim... Kızgın yazın ardından bu günleri çok beklemiştim. Hava şerbet kıvamında...Hafiften kuzeyden esen rüzgar dirilik getiriyor insana...İster bahçede çalış, ister spor yap, ister yüz...Herşeye uygun bir hava...İster deniz kenarında otur bir kadeh şarabın ya da bir bardak çayın keyfini çıkar... Yaşım ilerledikçe ilkbahardan daha çok sonbahar mevsimini sevmeye başladım.İlk gençlik yıllarımda annem ve babamı kaybetmiştim sonbahar mevsiminde... O tarihten beri pek yıldızım barışmamıştı.

Elli yaşlarımın ilk yarısını yaşadığım şu günlerde sonbahar mevsimi özlemle beklediğim bir mevsim oldu. Kendimi fiziksel ve psikolojik olarak iyi hissettiğim bir mevsim.

Hani söylendiği üzere doğa yeniden uyanmak için uykuya dalarken acımasız yaz sıcaklarından sonra benim yeniden doğuşum gibi...

Usta şair Atilla İlhan şöyle demiş.. " Nasıl iş bu/ her yanına çiçek yağmış/ erik ağacının/ ışık içinde yüzüyor/ neresinden baksan/ gözlerin kamaşır/ oysa ben akşam olmuşum/ yapraklarım dökülüyor/ usul usul/ adım sonbahar/"

Vakit, hazan vakti ama benim hissettiklerim "ışık içinde yüzen erik ağacı" gibi..

Mandalin,limon,nar, elma, ayva,zeytin... ağaçları meyvaya durmuş.Hepsi toplanmayı bekliyor.



Ağaçların üzerindeki narlar is görülesi...Meyva olarak çok sevmediğim nar dalın üzerinde adeta bizi çağırıyor.Yeşilden kırmızıya doğru kayan renkleri çok davetkar...Kimini koparmaya davet ediyor, kimini benim gibi fotografını çekmeye..





Çocukluğumdan hatırladığım bir bilmece geldi aklıma... " Çarşıdan aldım bir tane Eve getirdim bin tane... "Bir" in "çok"a dönüşmesi aslında bir bereket tanımı.

Nar,Anadolu`da birçok inanç ve adetin konusu olmuş. Anadolu geleneklerinde evin içinde "nar patlatmak" vardır. Yere atılan nar parçalanıp taneleri dağılır. Böylelikle eve bereket getireceğine inanılır.

Foça'da zeytin ağaçları da görülmeye değer... Renkleri yavaş yavaş yeşilden siyaha dönüyor.Gerçekten siyah inci gibiler...Aslında inci kadar da değerliler..





Zeytin ağacı, 1000 yaşına kadar yaşayabilirmiş. 3000 yaşında zeytin ağaçları bulunduğu, bazı araştırmacılar tarafından ifade ediliyor. Zeytin ağacının uzun yaşamı, yapraklarındaki, özel bir maddeye dayanıyormuş. Bu madde, zeytin ağaçlarını, hastalık ve zararlılardan koruyormuş. İşte bu yaşlı zeytin ağaçlarının gövdeleri çok yaşlı bir insanın yüzünü andırırmış gibi gelir bana..





İşte siyah inciler

Çocukluğumda hayat bilgisi kitaplarında "küçük baş hayvanlar için etinden sütünden kılından yaralanılır" diye yazardı.

Zeytin için de böyle bir tanım yapmak mümkün. Meyvası,yağı, çekirdeği derken bu mucizevi meyva hak ettiği itibarı görmektedir.Zeytin çekirdeğinin yakıt olarak kullanıldığını Foça'ya taşındıktan sonra duydum.Veriminin de çok yüksek olduğu söyleniyor.

Foça'da kışa hazırlanırken yapılacaklardan biri de zeytin yapmak. Bende kırdırdığım zeytinleri suya koydum. Renklerinin değişmesini bekliyorum. Renkleri değiştikten sonra yemeğe hazır hale gelecek.



Herkese kendi zeytinini yapmasını öneriyorum.Şimdilik bu kadar olsun. 24.Ekim.2012 Foça

Hiç yorum yok: