.

.
özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen
ama, gidememen, görememen; gene de, istemen

Oruç Aruoba

LONDRA'DA DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gün. 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamış. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında çoğunluğu kadın olan yüzün üstünde işçi can vermiş. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katılmış.
26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirmiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmiş."
Wikipedia'dan aldığım ansiklopedik bilgiyi sizlerle paylaştım.
Londra'da katıldığım 8 Mart etkinliklerinden söz edeceğim. Türkiye'de kadın platformalarından konuşulan konularla burada konuşulanlar arasında fark var mı?
Çantasında arabasının anahtarı, kredi kartı,cep telefonu... olan kadınların özgürleşme işareti olabilecek bu araçlara sahip olduktan sonra konumu değişti mi? 1900'lardan 2012 ye ne çok zaman... Toplumsal yaşamda anneannemin, annemin ve de benim konumum değişti mi?

Değişmediğini söylemek haksızlık olur.. Hala karar sahibinin erkekler olduğunu söylemek de fazla olmaz.
Aile içi şiddet bütün hızıyla sürüyor.
Kadınlar kocaları ve erkek kardeşleri tarafından öldürülüyor.
Günden güne kentlerdeki kadın sığınma evlerinin sayısı artıyor.
Kadın mağdur.
Kadın yardıma ihtiyaç duyuyor. Sadece ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar değil.. Eğitimli kadınlarda aynı şekilde fiziksel, psikoljik şiddete maruz kalıyor... Kız çocuklarının eğitim alma fırsatları ellerinden alınıyor. Geçmişten bugüne çocuk gelinlerin sayısı azalmadı.Küçük kızların yaşlı erkeklere satılması 21. yüzyılda hala gündemde..Kadınlar erkekler tarfından satılıyor.
Bir yandan da küçük bir grup kadının erkekler dünyasında önemli noktalarda bulunmaları önemli bir kazanç.. Hala kadınların öldürülmeleri, her türlü şiddete maruz kalmaları ise bu yüzyılda büyük bir utanç... Sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada...
Londra'da "Women On The Bridge" adlı yürüyüşe katıldım. Thames üzerindeki çok sayıdaki köprüden biri olan 2000 yılında yapılmış Millennyum Köprüsü üzerinde kadınlar toplandı. Bir çok kadın kuruluşu vardı. Ama beklentimin çok çok altında bir katılımla sloganlar eşliğinde yüründü. Her yaştan,farklı ırklardan, evli- bekar çok sayıda kadın vardı ama gerçeketen kadın sorunlarının -bir çok ülkede yaşananların yanısıra- daha boyutlu olarak yaşandığı bu kozmopolit kentte katılm daha yüksek olmalıydı.

Londra gerçekten kozmopolit bir kent... Dünyanın her tarafından insan burayı vatan edinmiş.Kimisi göçmen kimisi mülteci...Kadının konumunu etkileyen bir çok değişken var.İnançları, eğitim durumları, kökenleri, ırkları.... kadının konumu üzerinde oldukça etkili..İngiliz nüfusu büyük çeşitlilik gösteriyor.Kimi yerlerde bu farklı gruplar birbirine değmeden yaşıyor. Kimi zaman da olumlu ya da olumsuz özellikleri ile birbirlerine model oluyorlar. Elbette bu çeşitlilik farklı problemler getiriyor kadın için... Göçmen ve mülteci kadınların durumları kimi zaman içler acısı.. Bu tespiti kadınlarla çalışan arkadaşlarımdan aldığım bilgiye dayanarak yaptım.

Göçmen kadınların yanısıra bir başka önemli grup mülteci kadınlar.. Ülkelerinden cinsel tercihlerinden ya da farklı nedenlerle gördükleri baskıdan kaçarak İngiltere'yi vatan edinmiş kadınların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Göçmen ve mülteci kadınların durumu kadın platformlarının önemli konularından biri..

Burada kadın platformlarında konuşulan konular Türkiye'dekinden biraz daha farklı.. Londra'da kadınlar günü kutlamalarında siyah, beyaz, yaşlı, genç, başı örtülü örtüsüz hepsi yanyanaydı.Bu işin en güzel yanıydı. Hepsini temsil eden konuşmacılar vardı. Sanki kadınlar demokrasiyi, çok sesli olmayı içselleştirmişlerdi. Beni en çok etkileyen kısmı buydu.




Toni Blair'in eşi Michelle Blair kadın haklarıyla ilgili çalışmalar yapıyormuş. Kadın'a karşı şiddetle ilgili canlandırmada ağzı bantlı kadının ağzındaki bantı Michelle Blair kaldırdı.Çok zayıf bir canlandırmaydı.

Daha öncede söylediğim gibi burada başı örtülü kadına tepki yok. Her yerde çalışıyorlar.Son moda giysiler giyip sadece başı kapalı olan kızların çok şık mağazalarda nerdeyse çıplak denebilecek arkadaşlarıyla birlikte çalıştıklarına tanık oldum.Adeta mahalle baskısı yok...Kadın platformlarında kendilerini rahatça ifade ediyorlar. Londra'da herkes birbirine çok saygılı davransa da ayrımcılığın olmadığını söylemek zor.Sosyal yaşamın içinde bunu gözlemek mümkün. Siyah kadın ve beyaz kadın gibi ifadeler kullanıyorlar. Dinlediğim radyo kanalında "siyah kadınlar beyaz kadınlardan daha çok vucutları ile barışık" deyip bunun nedenlerini bulmaya çalışmışlardı.

Bir başka yerdeki etkinliklerde bir grup yaşlı kadın kırmızı giyerek kendilerince eğleniyorlardı.Onların eğlenmekten başka istedikleri bişey yok gibiydi. Yaşlı kadınlar sanki tavırlarıyla şöyle diyorlardı. Bunca senedir mücadele ettik birşey değişmedi. "Madem bugün bizim günümüz o zaman eğlenelim" der gibiydler. gGelene geçene poz verip kahkaha atıyorlardı.
LONDRA 22. Mart.2012

Hiç yorum yok: