.

.
özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen
ama, gidememen, görememen; gene de, istemen

Oruç Aruoba

LA PAZ/BOLİVYA



La Paz'dayım. Dünyanın en yüksek başkenti.La Paz Bolivya’nın resmi başkenti değil ama başkent olarak kabul ediliyor. Resmi başkent Sucre. La Paz İspanyolcada “barış” anlamına geliyor. Bir vadinin içine kurulmuş, sıvasız evleri, dar sokakları ve meydanları ile ilginç bir şehir. Bu şehri sevdiğimi öncelikle söylemeliyim. İnsanı saran tuhaf çekici bir şehir.

Plaza de Murillo

"İglesia de San Francisco" San Francisco Kilisesi, buranın en önemli kiliselerinden biri.. Ve aynı adlı meydan..Ne yok ki bu meydanda..

Plaza de Murillo, en önemli meydanı..Sanki insanların duraklama yeri..Etrafı çok sayıda kolonyal bina ile çevrili.

Daracık sokaklarındaki neredeyse üst üste denebilecek otobüs ve dolmuşları, her adım başı sokak satıcıları, cadı marketi ve tümü el emeği olan şık ürünler satan dükkanları ile La Paz bana enerji verdi. Burası adrenalini yüksek bir şehir… Yaşamak zor olabilir. Ama bir gezgin için inanılmaz zenginlikte bir yer..Sanki büyük bir işporta tezgahı… Bu tezgahtan alabileceginiz şey o kadar çeşitli ki..


Tadına doyamadığım inanılmaz lezzetteki meyve salatası...Her gün bir tabak meyve salatası..Vitamin bombası gibiyim. Yoğurtlarını da çok sevdiğimi söylemeliyim. Bu salata 5 Bolivyanos. 7 Bolivyanosun bir Amerikan Doları olduğunu hatırlatmak isterim. :)))

Olağan üstü lezzetteki meyve salatalarından, inanılmaz çeşitteki ekmeğe, çeşit çeşit hamurdan yapılmış yiyeceklere, hediyelik eşyalara, giysiye, elektronik eşyalara kadar her şey almak mümkün.. Kimi yerleri Avrupa'yı aratmayacak ölçüde düzenli ve ihtiyaca cevap verecek nitelikte..Koşullar iyileştikçe fiatların da o ölçüde arttığını söyleyebilirim. Ama ne olursa olsun oldukça ucuz ve renkli.

Ne yok ki! Cadı marketi buranın gezginler tarafından en cazip bulunan yeri. Yerli geleneğinden gelen, kurutulmuş lama ceninleri, kurutulmuş kurbağalar hemen hemen tüm evlerde yer alıyormuş. Nedenine gelince eve, ev halkına şans getireceğine inanılıyormuş. Kimisinin, evi hırsızlardan koruyacağına dair inanç varmış. Böyle bir inanç olunca bu tip malzemeler kendi pazarını yaratmış. Bu market “whitcy market” olarak adlandırılıyor.Ben merak ettiğim için gittim. Kurutulmuş lama embriyonlarını ya da kurutulmuş diğer yaratıkları görmek ilginç ama çok hoş olduğunu söyleyemeyeceğim.




Witchy marketten

La Paz’ın ilginç mekanlarından biri de otantik pazar. Benim için oradan ayrılmak çok zordu. Gerçekten her şey çok güzel. Sanki her şey ayrı bir fotograf karesi.La Paz'daki önemli duraklarımdan biriydi.Otantik enstürmanlar, rengarenk kumaşlar…Her şey rengarenk!





Kolonyal evlerin içine yerleşmiş bu çok çekici çarşı sürekli insana sürprizler sunuyor. Aaa her yeri gezdim dediğim noktada keşfetmediğim bir yer olduğunu fark ettim.

Kolonyal bir binanın avlusu





Cadde boyunca gezerken hep beni takip eden otantik Bolivya müziği de ayrı bir zevkti. Biraz ritmik biraz hüzünlü.. Tam da buradaki dokuya yakışan…Yoksulluğun renkle bezendiği bir yer La Paz…

Çok sayıda, enstürman satan dükkan var. Boy boy gitar cinsi ve üflemeli enstürmanlar.. En sık rastladığım enstürman da panflüt diye bildiğim çok düdüklü çalgıydı.



Hani hepimizin çok yakından bildiği bir fotograf vardır. “Panflüt çalan pançolu adam” sanki bir Latin Amerika klasiğidir. Bu çarşıda pançoyu ve panflütü ayrı ayrı görmek mümkün olduğu gibi bu klasik fotoğrafın gerçeğini de görmek mümkün.



La Paz’ı yürüyerek dolaştım. Her yer ayrı bir koku, ayrı bir duygu.. Kimi yerleri tedirgin edici.. Rahatsız ediciliği ile birlikte çekici.. Kadınlar her yerde. İnşaat işçisi, dolmuş muavini, satıcı, çöpçü..İşlerini çok iyi biliyorlar. Katlı etekleri, ucuz babet pabuçları, dar kısa bedenli bluzları, şalları ve komik Lorel –Hardy şapkaları ile o kadar şıklar ki!



Azıcık bakıma alınsalar inanılmaz olacaklar! Yıllarca bu tarz giyim modelini benimsemiş olan ben (şapka dışında) Bolivya’nın bu milli giyim şekline bayıldım. Şapkaların altındaki uzun örgü saçlarının uçlarına çeşitli süsler takıyorlar. Oldukça bakımsız görünen bu kadınlar eteklerinin altına ayaksız çorap giyiyorlar. Hani şimdi bütün dünya’da moda olan! Altına ya babet cinsi pabuç ya da plastik sandalet tercih ediyorlar. İnanılmaz şıklar.. Malzemeler acık kaliteli olsa moda gösterilerinde yer alacak cinsten… Şapkalar şehirden şehre çeşitlilik gösteriyor.



La Paz şapkaları Lorel-Hardy cinsi. Etek boyları uzun. Muhtemelen soğuk olduğu için. Cochabamba tarzı şapkalar, plaj şapkası gibi. Genellikle beyaz. Üzerinde de kocaman çiçekler var. İnsana yaşama sevinci veriyor. En azından bana!

Bolivya’da hemen hemen otuz çeşit yerli varmış. La Paz’ın çoğunluğu Aymara ve Quecha. Cumhurbaşkanları da Aymara… Buranın gerçek sahipleri olan yerlilerin durumlarının çok iç acıcı olduğu söylenemez. Kendi dillerinde eğitim hakkını almak için mücadelele ediyorlar. Yerli olanlarla olmayanlar arasında çatışma olduğu söylendi. Bolivya’nın kimi şehirlerinde İspanyolca’nın yanı sıra yerli dili (hangi grup çoğunluktaysa) resmi dil olarak kabul edilmiş. Bolivya için tek kültürlü bir model olmaktan uzaklaşılması savunuluyor. Ciddi bir yerli hareketi olduğu söyleniyor. Daha çok söz sahibi olmak için mücadele ettikleri de verilen bilgiler arasında.

Bolivya, Che Guevar’ın devrim hazırlağındayken öldürüldüğü ülke.. Latin Amerika’nın en fakir iki ülkesinden biri. Aslında iklim tarım için çok uygun ve maden bakımından oldukça zengin bir ülke. Sanırım kötü yönetimler Bolivya’nın refaha ulaşmasını engellemiş. Yerlilerin yeni umudu olan Cumhurbaşkanının eğitimliler tarafından desteleklendiği söylenemez. Ben söyleyenlerin yalancısıyım.

La Paz, altiplano denilen coğrafik yapıya sahip.Çevresiyle birlikte gezginlere oldukça çok seçenek sunuyor. La Paz “death road" adı verilen rotaya’da oldukça yakın. Buradan oraya bisiklet turları düzenleniyor.

La Paz’dan başka bir not… Evleri ile ilgili. Hemen hemen evlerin tümü sıvasız. İlk gördüğümde bana bir çanağın içine atılmış çok sayıda kibrit kutusu gibi göründü. Kendi kendime olsun ortak bir mimarisi var dedim. Sonradan bu sıvasız evlerin nedenini öğrendim. Sıvasız evler, belediyeye daha düşük vergi ödüyormuş. Aslında şehre yakından bakınca tam bir kargaşa. Belki bu kargaşa burayı özel kılıyor. Eski kolonyal binalar, yarım inşaatlar, gökdelenler… Hepsi birbirine girmiş. Hani içine her şey katılmış lezzetli bir çorba gibi.. Belki burayı eşsiz kılan bu tuhaf doku.. Bana zaman zamam Mahmut Paşa zaman zaman Kemeraltı duygusu yaşattı.Zaman zaman da İstanbul’un bazı semtlerini anımsattı. Bu doku bir de yerli kültürüyle birleşince gerçekten hoş bir mekan çıkmış. Kitch ama akıldan çıkması zor. Her anımsadıkça akla hoş şeyler getirecek cinsten.

La Paz’daki başka bir durak “Coca Müzesi” Çok güzel avlulu bir bina içinde yer alıyor. Küçük bir müze, üst katında bir kafeterya var. Coca yapraklarından elde edilen özden ne yapılmamış ki! Kek, likör, bira, şarap… Likörün tadına baktım. Çok şekerliydi, hoşlanmadım. Coca birasının rengi yeşil. Biradan öte gazoz gibi görünüyor. Gördüğüm şey yanlış değilse kokain de satıyorlardı. Genç bir çocuk geldi, tozunu burnuna çekti ve gitti. Çok sıradan sanki pazardan elma alıyormuşçasına isteğini söyledi. Malı aldı ve herkesin önünde gerekeni yaptı ve gitti.
Coca bitkisi yetiştirmek, onu yaşamlarını iyileştirmek için kullanmak And dağlarında yaşayan yerlilerin geleneği. Coca bitkisi değişik özellikleri ile zor yaşam koşullarında dayanıklılık sağlıyor. Yükseklikten kaynaklanan problemleri azaltıyor. Bu arada ben de her sabah içtim. Çünkü La Paz’da nefes almak ile ilgili problemler yaşadım. Sürekli derin nefes alma ihtiyacı hissettim. Çok az eğimli yerlerde bile nefes nefese kaldım. Bunun ilacı su ve coca çayı.. Gerekeni yaptım ama La Paz’ın bir çanağın içine kurulduğunu düşünecek olursak bir yokuştan kaçarken öbürüne yakalandım.

Müzeye dönersek… Müze daha önce de söylediğim gibi küçük bir müze. Fotograflar var. Bir de İngilizce açıklamalı bir kitapçık.. Bu kitapçık coca ile ilgili her türlü bilgiyi veriyor. Bolivya, coca bitkisi üreten en önemli birkaç ülkeden biri. Batı dünyası tarafından uyuşturucu alışkanlığına neden olduğu için suçlanıyor. Coca yaprağı And Dağlarında yaşayan yerlilerin geleneği. Enerji veriyor. Maden ocaklarında çalışan işçilerin uzun saatler çalışmalarına olanak tanıyor. (bunun insani olduğu söylenemez elbette!) Tokluk veriyor. Ve de bu zor koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışan bu kara derili, kavruk yüzlü insanlara mutluluk veriyor. And dağlarında yaşayan erkeklerin %92 si kadınların % 82 si coca yaprağı kullanıyormuş. Şimdi bu müzenin rehber kitabındaki şiirin bir bölümünü olduğu gibi yazıyorum. Kolay anlaşılır bu nedenle ingilizce yazmak istedim.

“The purity of your heart has moved me and so, to fight the darkness which lies at the bosom of mother earth
to withstand cold, the hunger and sadness of hearts torn apart from their father
I shall give you gift for your brothers where you shall find a small plant one with much strenght
Guard the leaves with much leave and
When you feel the sting of pain in your heart,
Hunger in your body and darkness in your mind
Take them to your mouth
And softly draw up its spirit which is part of mine
You will find lovre for your pain, food for your body aand light for your mind
Furthermore watch the leaves with the wind and you will find answers to you queries……”

Bu şiir mi düz yazı mı bilemiyorum oldukça uzun ben bir bölümünü koydum. Çok etkileyici bütünü.Aslında günümüz insanın kokaine sığınma nedenleri farklı değil. Ama yerlilerin coca yaprağını kullanım biçimleri ve miktarı kokainin vücutta yaptığı tahribatı yapıyor mu bilmiyorum. Alışkanlık yaptığı kesin. Ama yaşam kalitelerini düşürüyor mu? Ömürlerini kısaltıyor mu? Bunların cevabını bilmiyorum. Yerliler, coca yaprağını yaşam kalitelerini yükseltmek için kullanıyor. "Coca yaprağı zararlıdır ama eğer yükseklerde, zor koşullarda yaşarsan coca yaprağı iyi gelir." gibi bir çıkarsama tuhaf. Anlaması zor. Ciddi bir çelişki.Oldukça derin konu! Daha fazla okumaya ve öğrenmeye ihtiyaç var.La Paz’a yakın Yungas bölgesi önemli bir coca yaprağı üretim merkezi… Bu arada coca yaprağı falına bakıldığını da gördüm. Coca yaprağına çok fazla anlam yüklemiş yerliler.

La Paz'da fotografını çekmek için çok malzeme var. Ama oldukça güç. Yerliler fotografları çekildiğinde ruhlarının çalındığına inanıyorlarmış. Ama kimisi, tezgahlarından bişeyler aldığınız zaman izin veriyor. Ruhlarını para ile sattıklarını söylemek fazla olmaz sanırım. La Paz’dan ne çok şey var anlatacak!

Hiç yorum yok: