Santiago, büyük meydanları, parkları ve geniş caddeleri ile o büyük kalabalığa rağmen insana ferahlık duygusu veren bir şehir.En güzel yanlarından biri şehrin merkezine çok yakın soluklanacak yerlerin olması..Hani gizli bahçe diye tanımlayacağım cinsten..
Bu fotograf " Catedral de Santiago".Bu katedralin yer aldığı"Plaza de Armas" Armas'a meydanı Santiago'nun en büyük meydanı. Bu meydanın etrafında bir kaç eski bina var. Bu onlaradan biri.. Santiago çok deprem gördüğü için kendini hep küllerinden var etmiş. Bu depremler sırasında çok sayıda eski bina yıkılmış.Bu nedenle eski ve yeni birbirine karışmış. Biraz İstanbul gibi..
"Municipalidad de Santiago" Santiago Belediye binası
Armasa meydanı tam bir şenlik yeri. Hafta sonları etrafındaki sokaklarda el sanatları pazarları kuruluyor.Meydanın tam ortasında insanların satranç oynadığı bir yer var. Belediye tarafından organize edilmiş.Gerçekten çok ilginç. Oyanayanlar, oynayanları ilgi ile izleyenler.Bu kadar meraklının birarada olması görülmeye değer. Kadın- erkek, genç- yaşlı bir arada ortak bir zevki paylaşıyor.Şili'liler zeki insanlar olabilir mi? Zeki olup olmadıklarını bilemem ama karşılaştığım tüm Şili'liler çok sempatik ve yardım severdi. Hemen yanaklarını uzatmaya ve öpmeye hazırlar:))
Burada ziyaret ettiğim yerlerden biri de "Mercado Central" Santiago'nun çiçek pasajı.. Bu güzel görünüşlü midyelerin lezzetleri konusunda çok emin değilim.Daha önce denemiştim.Aklımda kalanlar çok hoş değil.
Muhteşem görünen şey deniz kestanesi..Popüler kabuklulardan bir diğeri de istridye (oyster). Genellikle çiğ tüketiliyor.İstiridye seven çok insanla karşılaştım.
Şimdi de duvar reimlerinden bazıları...Yorum bakanın!
Santiago'da en çok keyif aldığım yerler, Pablo Neruda'nın evleri oldu. Evlerinden biri kaldığım hostele çok yakındı. Bella Vista'da. Aslında ev, büyük tutkuyla bağlı olduğu üçücü karısı Matilda'nınmış.Neruda tarafından tasarlanmış.Denizci olmamasına rağmen saplantılı bir şekilde denize ve gemilere bağlı olan Neruda evi tamamen gemi gibi tasarlamış.Evin tabanı ve tavanı ahşap.Dalgada gemideymiş duygusunu yaşamak için tabana hafif eğim verilmiş. Evin içindeki malzemeler, gemilerden çıkan parçalardan yapılmış. Evin pencereleri kamara penceresi, lumboz gibi.
Biriktirmeyi seven bir adam Neruda.Bebekler,şişeler,renkli bardaklar, atlar..Bu ev Pinoche döneminde epeyi zarar görmüş. Büyük bir kısmı orjinal olmasına rağmen sonradan eklenen bölümlerinin de olduğu söylendi. Evin kapıları çok küçük, tavanları alçak ve odaları oldukça ufak.Evin içindeyken gemideymişim gibi hissettim. Onun çocuksu ve komik dünyasını anlamak çok kolay.Yatağının üzerinde kocaman pofuduk bir kedi var. Orjinal olduğunu söylediler. Bu arada evin bir bölümü de deniz feneri gibi yapılmış. Evin içinde fotograf çektirmedikleri için bu evden fotografım yok. Sadece bahçesinden..
Neruda'nın Santiago'daki en büyük evi, Santiago'ya bir buçuk saat mesafede "İsla Negra'da" Kara adada. Bir ada değil burası.Deniz kenarında kapkara büyükçe bir kaya parçası var.Bu kaya parçası ada görünümünde.Bu nedenle ada kara ada.
Neruda'nın burdaki evi gerçekten çok etkileyici. Denizi biraz yüksekten gören, kesif yeşilin içinde. Kıyıda nerdeyse heykel görünümünde olan büyük kayalıkların var.Ben dalgaların çok büyük olduğu sisli bir günde oradaydım.Anlatması çok zor. Yıllar önce "Postacı" filmini seyrettiğim zaman çok etkilenmiştim.Postacıdan sonra rüzgarın ve denizin sesini dinlemek sırası bendeydi...
"Bir attır rüzgâr -denizde, gökte -devineni dinle- Götürmek ister beni:dinle-nasıl devinir dünyada -taşımak için beni uzaklara"
Neruda'nın bu güzel coğrafyadaki evi yine kendi tarafından tasarlanmış.Bir kaç bölümden oluşan bu evde de yine gemi duygusu yaratmak için elinden geleni yapmış. Ev biçimi ve eşyalarıyla adeta bir gemi! Evin bir bölümü de hareket eden tren gibi yapılmış. Trene ilgisi de babasının makinist olmasından kaynaklanıyormuş.
Pablo Neruda bir kolleksiyoner. Renkli bardaklardan, (piyano çalmamasına rağmen) piyanonun bacaklarını oturtmak için kullanılmış renkli kül tablası görünümündeki eşyalara, şişelere, bebeklere, kabuklu deniz hayvanlarına, kelebek ve böcek koleksiyonuna kadar bir çok şeyi biriktirmiş."Ben oyuncaksız yaşayamam" diyen Neruda arkadaşlarını çok önemsemiş. Bir çok ünlü yazarla yakın dostluk kurmuş. Bunlardan biri de Nazım Hikmet.Nazım Hikmet, Güney Amerika'da Türk Pablo Neruda olarak anılıyor.
Pablo Neruda muzip kişiliği ile de akıllarda yer etmiş. Matilde'ye tukuyla bağlı olmasına rağmen sadece erkekler için yaptırdığı tuvaletin içine çok sayıda dönemin çıplak kadın resimlerini koymuş.Neruda,konuklarını evine davet ettiği zaman büyük bir masanın etrafında onları ağırlarmış.Masa başına oturan Neruda kendini kaptan gibi hissedermiş. Konukların tabaklarının altına koyduğu servislerde gemi resimlerini, kendisininkin de ise kaptanın yol haritasını tercih ederek bu duyguyu pekiştirirmiş.Aslında hayatla dalga geçmiş. Bir sürü şey anlatıldı. Aklımda kalanlar bunlar...
Pablo Neruda'dan alıntıyla bitireyim bu yazıyı...
"Gece yıldızlardaydı
Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler"
Hostel Bellavista, Dardignac, 0184 8500 Şili Pesos
Mayıs 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder