.

.
özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen
ama, gidememen, görememen; gene de, istemen

Oruç Aruoba

YORUMLADIM

Bloğunu yorumlamadım diye kızdın ya,o gün bu gün içime dert oldu.Belki de önemsemeyip,görmezden geldim sandın.Başka yan etkenler oldu(internetin bir hafta bozulması),ama asıl neden yan etkenler değildi.Öncelikle çok şaşırdım,biliyorsun bu çıngıltıyla yeni tanışıyorum.İkincisi,buna bağlı olarak ağzım bir karış açık kaldı,benim için rüya gibi,öyle hoş ki herşey.Ama asıl başka bir şey var,anlatılması güç,HAYALLERİMİN ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜĞÜNÜ GÖRDÜM. Sen bunu mutlaka doğru anlarsın.Düşün Güzin, ömrünce düşlediklerin,ne kadar gerçek olursa olsun,senin için düş olarak kalacak olan Dünyalar..Okuduğum bunca seyahatnameler,bunca gezi kitapları böyle etkilememiş beni.Bunu seni okuyunca anladım.Nedenini hala çözemedim,bu kadar yakınımda birisinin bunları yaşaması daha olabilir kıldı hayallerimi.Asla ama asla kıskanmak değil bu,beni tanıdın,hiç kimseyi hiç bir konuda
kıskanamam ben,üstelik bu alanda yaptıklarına müthiş hayranlık duyuyorum ve seni destekliyorum.Çok okuyan mı,çok gezen mi dedikleri bu işte,yıllarca bu işin öğretmenliğini yaptım,hala bilmediklerim var,senden dinledikçe nasıl seviniyorum.Daha sen yola çıkmadan dönmeni beklemeye başladım,neden mi? İlki,döndüğünde yaşadıklarını dinlemek için sabırsızlanıyorum.İkincisine gelince,seni sevmeye başladım ben....
Düşünsene,denizin ortasında,belki de öylesine verilmiş bir selamdan çok kazançlı çıktım.İnsanlığın tükendiğini sanırken,ufacık şeyler iyi gelir bana hep.Ertesi gün zilini çaldığımda,Ezgi'ye Ankara'da yer bulmak için sana fikir sorduğumda,hiç tanımadığın birisini evine aldın.Her zamanki o sevimli aceleciliğinle,sırf bana yardım etmek için hem ev,hem cep telefonundan kaç kişiyi aradın..Nasıl şaşırdım,nasıl minnet duydum sana,halledebilmek için ne kadar çabaladın.Ezgi'ye yer bulamadın,ama,BEN SENİ KAZANDIM. Beni çoğaltan herşeye kazanç diyorum ben.Facebooku seninle öğrendim,gönderdiğin müziklerle gecenin bir vakitlerinde odamda kendi kendime danslar ettim..Bebek zürafayı gönderdiğin gece kötüydüm,izleyince gözlerimi silip,güldüm.Sende iz bırakan filmlerle ilgili yazdıklarından ne çok şey öğrendim,kaçırdıklarımı izlemek için ciddi uğraş veriyorum.Birlikte
aldığımız,aslında bir komplonun parçası olan sinema dergisi ne çok işime yaradı.Ispanaklı mantarı her yapışımda ''sana tarifini vermeyeceğim işte'' diye hınzır hınzır söylenişin aklıma geliyor,gülüyorum.Fizyden gönderdiğin kimi müzikleri dinlerken ağlıyorum,artık bir daha asla yaşanmayacak zamanları hatırlayıp. Anladın mı canım,sen bana öğretiyorsun,anlatıyorsun,ağlatıyorsun,güldürüyorsun,onun için de bana iyi geliyorsun.
Bloğundakilere gelince;boşver imla hatalarını,düşük cümleleri filan,içeriğine bak.Sen duygularını iyi aktarabilmiş misin?İlgi,merak uyandırıp,sevgi aktarabiliyor musun,gerisini kurcalama.Ö.S.S ,dil ve anlatım sorusu değil ya.
Önemsemedim sandın ya,öyle değil arkadaşım,çok önemsedim hem de.Turuncuyu bu kadar sevmezken,kamp hikayesindeki fotoğrafında da turuncu giydiğini bile farkettim.Paris'te cafelerde Ayşen'le soluklanırken,Çiğdem'le Utrecht'e gitmek için otobüs beklerken boynunda aynı eflatun boyun bağın var.Venedik'te parasızlıktan gondola binemeyip,Cambridge'de bir yolunu bulup öğrencilerle kanoya binişin..Meridyenin geçtiği parkta,şapşal bakışlı kızılderilinin yanındaki şebelekliğine ne demeli?İrlandalı Kız'ı izlediğimden beri,oradaki mavi değil lacivert denizi nasıl merak ederim,sen Wicklow'da ıslanırken,belki de deniz az ötendeydi.Haklısın, Siena çok tanıdık,Ortaköy'ün arka mahallelerindeki sokaklar gibi,pencerelerinden çamaşır sarkan evler ne kadar aynı.Santorini'deki yeldeğirmenlerinden Foça'nın girişine hala yapılamayışı ne beceriksizlik..Verona'da juliet'in evine sende dilek bıraktın
mı?Kaleköy' de denizin içindeki lahitin çevresinde yüzdün mü?(ben gittiğimde yasaktı,en istediğim şeylerin birini verilmiş bir aptal karar yüzünden yapamadım.)Mavi yolculuk yazıların ne kadar heyecanlandırıcı.Geoffrey'le yaşadıkların ,evin içinde,sokaklarda koşuşturmalarınız ne kadar eğlenceli ve hüzünlü.Ege Üniversitesi'nde downlu çocuklar görmüştüm,başka bir rahatsızlıktan gelmişlerdi,''burası gerizekalılar kuyruğu değil'' diye aşağılayan''akıllı çocukların ''annelerini görmüştüm.
Kaç kişi masasındaki laleye,sokağındaki incir ağacına yazı yazar? Amsterdam'daki laleleri de,balkonundaki mor çiçeği de aynı duyarlılıkla çekip,başkaları da görsün ister?Tarçın'ı,Atos'u,Reis'i onları hiç tanımamışlara dahi böylesi özletebilir?Hele yalancıktan lohusa Kaplan'ı okurken kendimi o karyolanın dibinde, aranızda buldum.Küvetteki fareyi okurken ,burnumun direği sızladı.
İşte böyle güzel kardeşim,hepsini okudum,anladım anlatılanları.Dedim ya ,say ki şaşkınlıktı,say ki nasıl ifade edeceğini bilememe.Ama hepside çok güzel,çok etkileyici.Yaşadığı yeri küçültürken,yaşamını küçültmeyen biriyle arkadaş olmak öyle güzel ki.Her şey bir kediyi sevmekle başlamadı ..diyorsun ya,herşey denizin ortasında verilmiş öylesine bir selamla başladı..
Git,gör ve daha zengin dön.Dağıtacağın çok şey olacak.Herşey nasıl istersen öyle olsun. HÜLYA ÇAPA

Hiç yorum yok: