.

.
özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen
ama, gidememen, görememen; gene de, istemen

Oruç Aruoba

PEMBE ŞEHİR SİENA


Bir ortaçağ kenti olan Siena, benim heyecan duyduğum yerlerden biri oldu. Surlar, dar ve dolambaçlı caddelerden oluşan bir labirenti çevrelemekte gerçek olduğuna inanılması güç olan kentte. Kentin kendisi, tuğlanın ve taşın ve soluk kırmızıların ve sıcak pembelerin harika karışımı. Bu sokaklarda gezmek benim için çok eğlenceliydi. Ancak yokuşlu olması onun güzelliğine güzellik katmasına katıyordu da benim gibi tırmanmayı sevmeyen birisi için gezmeyi birazcık zorlaştırıyordu.


Altı, yedi yüz yıllık evlerde yaşayan insanların pencerelerden sarkan çamaşırları o büyüleyici atmosfer içinde beni gülümsetti. Asılı çamaşırlar bu etkileyici ortaçağ şehrinin büyüsü bozmadığı gibi hala yaşayan bir ortaçağ kentinde dolaşmak benim heyecanıma heyecan kattı. Camın arkasından bakan yaşlı teyzeler, sokaktan geçenlerle konuşmaya teşne camdan cama bağırarak sohbet eden kadınlar. Siena'dan siyah beyaz fotograf kareleri gibi...Ne kadar tanıdık değil mi!


Büyüleyici güzellikte olan bu binalarda günlük yaşam kendi ritmi içinde akıp gidiyordu. Böylece ortaçağdan günümüze kadar farklı alışkanlıklarla yaşayan bir şehir olarak akıllardan pek kolay çıkacak bir yer değil Siena..
Benim Siena'da hoşuma giden şeylerden biri de apartmanların kapılarıydı. Farklı ahşap doku, farklı tokmaklar...Tabii bu binalara apartman demek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Birkaç ya da daha fazla ailenin bağımsız olarak yaşadıkları yerler olduğu için apartman olarak tanımladım.


Kendimi gerçekten nokta gibi hissettiğim, Siena'nın kocaman, eğimli ve yelpaze şeklindeki meydanından bahsetmeden yazımı bitirmek doğru olmaz. Meydanda otururken yakınımda olan insanlar hem çok yakın hem de çok uzakmış gibi geldi bana... İllüzyon gibi... Benim gibi yürümeyi çok seven bir insan için bile meydanın bir ucundan ötekine gitmek zor geldi. Bunun nedeni meydanın bir ucundan öteki ucuna olan mesafenin çok uzakmış izlenimi yaratmasıydı. Bunun nedeni meydanın etrafındaki ihtişamlı binalar olabilir mi diye düşündüm. İtalya'da olduğum süre içinde pek çok kere bu duyguyu yaşadım. Sanki çok büyük olmayan alanlarda kullandıkları mimari teknikle büyükmüş izlenimi yaratılmıştı. Bilene sormak lazım!
Kentin kalbi olan bu meydanda geleneksel olarak at yarışları düzenlendiğini de belirtmek isterim.

Hiç yorum yok: