.

.
özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen
ama, gidememen, görememen; gene de, istemen

Oruç Aruoba

HALİT'TEN MEKTUP VAR!!

Bu  mektup'da Halit'tten. Halit bana ev işlerine yardıma gelen Emine'nin kocası.Halit bahçemize bakıyor. Yaptığı iş konusunda kendinden çok emin, sevimli bir adam. Ama biraz kaytarmaya yatkın.Mevsim başlarında bahçeye gelip göz atar yapılması gerekenleri yapar.Bahçeyi güzelleştirecek bir sürü proje önerir.Sevincim kısa sürer. İş yapılmaya gelince de kırk dereden su getirir.Yapılacak işle ilgili bir sürü olumsuzluk söyler. Sonun da vazgeçirir beni.. Herşeye rağmen ben onu severim.En azından karısına duyduğu saygı ve sevgi onu sevmeme neden olur. Ayrıca bahçedeki limonumu tekrar hayata döndüren adamdır.

Benim yardımcım, akıl hocam Emine'ye gelince...O çok sayıdaki temizlikçi kadından biri...Hani adıyla anılmayanlardan "Kadın" Emine tüm gücü ve güler yüzü ile çalışır.Benim evimi benden iyi bilir. Yaşamı idame ettirme ile ilgili herşeyden haberdardır.O okuyarak değil yaşayarak öğrenmiştir. Kalbi iyidir. Kendisi haftanın her günü temizliğe gider ve kendinden kötü durumda olanlara yardım eder."Ne iş yaparsan yap ama onu iyi yap" demiş birileri. Emine bu deyişi sonuna kadar doğrular.

Emine'ye arada bir kocasıyla bir yere gidip oturmayı önerdiğimde "biz sadece çalışmayı biliriz" demişti. Bu cevabı beni gerçekten üzmüştü. Ama o zeki bir kadın olduğu için yavaş yavaş değişmeye başladı.Artık farklı şeyler yapmaktan zevk alıyor.Emine bana göre bilge bir köy kadını.

Bu yüzden saygıyı çok hakeder. Üstelik Haliti'in eksiklerini görür ve onu düzeltmeye çalışır. Şimdi benim "bahçe nasıl?" diye sormamdan bıkan Ahmet beni Bahçıvan Halit'e devrederek. sorularımı Halit'in mektubuyla yanıtlamayı tercih etti.İşte Halit'in mektubu...

"Güzişko, Merhaba. Nasılsınız, yani nasılsın? Foça'mızı sorarsan iyidir ve güzeldir. Zannımca sen de iyisin. Baççeye baktım geçen günüleyin, Amet abi yoktu. Emine'nin ektiği fidelere baktım tutmuş ama Amet abinin daha çok su vermesi lazım.  Tabi su parası acı olacak ama su vermezsen bu sefer de  biber acı olacak değil mi ya! Amet abi demişken. Yani ne  zaman verandada görsem ya okuyup yazıyor, ya da bilgisayarına bakıyor.


Hani çiçekleri neyim budaması  lazım. Tabi insan söyleyemiyor. Güzişko, bir biçimine  getirip ona bu işi söylesen mi acaba. Fare kulaklarının  daha çok ıslanması lazım. Sonra sarmaşıkları  budamamış. Yani yazma çizmeyle hayat geçer mi? Hani,  sende amet abiyi seçerken yannış yaptın demeye gelecek  ama demeyeceğim haliyle. İyi hoş adam ama pek çok şeyden  zannımca anlamıyor. Neyse, hiçbir şey demem bu konuda.  Emine iyi adam olduğunu söyledi, gerisi bize ne değil mi.

Güzişko beni sorarsan işim çok. Bu ara pamuktayım. Patronun pamuklarını yağmur değmeden toplamamız gerekiyor. Yoruluyoruz haliyle. Şimdi amet abi  olsa..Neyse, konu o değil haliyle.  Foça'mızın güzel günleri. Yarın öbürsü gün yaz gelir.Mayoları çeker denizde çimeriz. Emine girmez, biliyorsun. Neyse, artık biz ikimiz kulaç atarız. Bir de senin şu gidişlerin yani. Uzun gidiyorsun Güzişko. Amet abi öyle böyle ama kral adam. sesini  çıkarmıyor. Hani çıkarsa ne yazar, o da ayrı konudur Ama beni ilgilendirmez haliyle. Şimdilik selam eder, iyi  geziler dilerim. Foça'mız seni özledi. Sen de fazla gecikme,  geliver Güzişko.  Selametle. Halit.

Halit bana gerçekten "Güzişko" diye hitap ediyor ve bu benim çok hoşuma gidiyor.

8.Mayıs.2012 LONDRA

Hiç yorum yok: