.

.
özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen
ama, gidememen, görememen; gene de, istemen

Oruç Aruoba

GÜZİN BUONES AİRES´TE

Gençliğimden beri hayallerimi süsleyen bir geziyi, “Güney Amerika” gezisini gerçeğe dönüştürmek için 2009 Mart'ının ikinci yarısında yollara düştüm. İlk durağım Buenos Aires’ti.Tanımadığım halde beni bekleyen insanların olduğu uzak bir kıtaya gidiyordum. Bu duygu beni rahatlatıyordu. İnternet üzerinde seyahat etmeyi seven insanların birlikte oluşturdukları bir site var.Ben yola çıkmadan bir kaç hafta önce yolculuğumla ilgili bu siteye bir not bırakmıştım. Notuma cevap geldi.Cevabın yanısıra kendileri ile birkaç hafta kalabileceğim konusunda davet almıştım. Bu seyahate bundan daha güzel bir başlangıç olamazdı. Arjantinli arkadaşlarım, Alicia ve Daniel’in misafirleri olacaktım. Alicia, beni havalanında karşıladı. Birlikte onların evine doğru yola koyulduk. Bilmediğim bir kıtada yeni bir maceraya başlayacaktım. Heyecanlıydım! Hevesliydim! Tedirgindim!

Alicia ve Daniel'in evlerinin farklı bir havası var. Eski bir binanın içini kendileri restore etmişler. Çok sayıda bitkinin olduğu, resim ve fotograflarla dolu bir ev..Bu güzel evden bir kaç fotografı paylaşmak isterim.

Alicia ve Danielin evi. Daha çok stüdyo gibi..

Adeta bir enstalasyon... Bu hoş görüntüyü çoçukluk bisikletleri ile hazırlamışlar.Daniel Tubio tarafindan çekilmiş bu fotograf. Evin tanımlanması güç bir havası var.


Alicia ile

Buenos Aires’teki bu güzel evde, yaklaşık bir hafta kaldım. Yolculuğumun ilk durağı olan bu kent, aynı zamanda son durağım olacaktı. Yaklaşık beş ay sonra geri dönecektim.

İlk hevesle, kenti keşfetmeye başladım. Bir günde yaklaşık 10 kilometre yürüyerek Buones Aires’i genel hatları ile tanıma fırsatım oldu. Kentle ilgili ilk gözlemlerim, çok geniş caddeler, balkonlarında ağaç büyüklüğünde bitkiler olan çok yüksek apartmanlar ve büyük parklar… Büyük apartmanlar insanı rahatsız etmiyor. Bunun nedeni caddelerin çok geniş olması sanırım.


"Ceibo" Arjantin'in ulusal çiçeği.Ne demekse? Bana da sordular "Sizin milli çiçeğiniz nedir?" Lale olmalı. Ne kadar milli olduğu tartışılır.

Her yerde yüzyıllık, belki de daha yaşlı ağaçlar var. Buradaki şehirleşme mükemmel gözüküyor. Kent, küçük kare şeklinde adacıklardan oluşmuş.İnsanda gezmesi kolay bir şehir izlenimi yaratıyor. Ama bu kentte Latin duygusunu hissetmek pek kolay değil.


Buenos Aires'e özgü bir bitki...


Akla gelebilecek her yerde küçük ilanlar var.Bu ilanlar bizim alıştığımız türden ders verme ile ilgili duyurular değil.Düpedüz "ucuz tango dersi" vermekle ilgili duyurular. İşte o zaman gerçekten Tango'nun vatanı Buenos Aires'te olduğumu anladım.

Kent merkezinin, hafta sonları tamamiyle çehresinin değiştiği söyleniyor. Her yere küçük marketler kuruluyormuş. Gördüklerimi, Buenos Aires muhabiriniz olarak paylaşacağım!

İlk olarak buranın şık semtlerinden biri olan Recoletta’yı gezdim. Görgüsüzce yapılan mezarlığı da ziyaret ettim. Acayip bir ihtişam var. Bunu anlamak zor. Ölülerin tabutlarının içinde olduğu söylendi. Doğaya, çiçek, böcek olarak dönmek varken ancak küçük ev diye tanımlayabileceğim yerlerde uykuya dalmak niye ki? Recoleta mezarlığının, etrafında çok sayıda kültür merkezi ve kafe var. Bu ünlüler mezarlığının yanında insanlar içkilerini yudumluyor.


Recoleta mezarlığı.

Bu mezarlıkta yatan bir çok ünlünün genellikle Arjantin tarihi içinde kötü üne sahip oldukları da belirtildi. Ben onların yalancısıyım. Aynı mezarlık içinde fakir insanlar da duvarın üzerine açılmış çekmecelerin içinde yatıyor. Zengin, fakir farkı insanın gözüne sokuluyor. Belli ki varlıklı insanlar sonsuzluk uykusuna yaşadıkları yerde yatmayı tercih etmişler.

Şehrin en eski ve turistik yerlerinden biri olan San Telmo, Buenos Aires ile ilk gerçek tanışma yerim oldu. Çünkü, San Telmo bana, kentin dişi bir kent olduğunu hissettirdi. Burası, kafeleri, iyi korunmuş kolonyal binaları, antika dükkanları, sokak gösterileri, tango yapılan yerleri ve paket taşlı sokakları ile Buenos Aires’in en karakteristik yerlerinden biri.


San Telmo'daki eskiden ev olarak kullanılan kolonyal binalardan birinin avlusu.


San Telmo'da sokak dansçıları.


Tangoyu yerinde dinlemek de başka bir duygu.. Hüzün ve coşku bir arada.






Üniversite öğrencileri arasında çok yaygın olan bir iş.Para kazanmak dünyanın her tarafında kazanmak zor.


Mate çayını, Arjantin ve Uruguay’ın geleneksel içkisi olarak tanımlamak fazla olmaz. Çok farklı mate bardakları var.


Mate bardakları, çoğunlukla kurutulmuş sert kabuklu tropik meyvelerin içleri oyularak yapılıyormuş. Yaşlı- genç herkes mate içiyor. Mateyi ilk tattığımda hoşlanmadım. Belki zaman içinde alışabilirim. Farklı aromalı olanları var.

Adeta acı çekiyorum değil mi?

Mate çayını, geleneksel olarak bir kaç kişi tek bardaktan içiyor. Servis yapan kişi mate çayının üzerine su ilave ederek servis yapıyor. Servis yapılan kişi, mate bardağındaki suyu biterene kadar içiyor. Tekrar sıcak su ilave ediliyor. Diğer kişiye veriliyor.Mate, Paraguay, Arjantin, Uruguay ve Brezilya’nın güneyinde çok yaygınmış. Arjantin’de aşırı et tüketimi var.Birçok lokantanın vitrininde büyük ocakların üzerinde çarmıha gerilmiş hayvanları görmek sanki bir Buenos Aires klasiği..



Buna rağmen kalp krizi yaygın değil.Çünkü mate kolesterol düşürüyormuş. Foça pazarından mate çayı alınabileceğini de ilave etmek isterim. Bir başka gözlemim, insanların şişman olmaması ile ilgili. Belki de matenin metabolizma hızlandırıcı etkisi vardır. Bu acı çayı içmeli mi acaba! :) Tüm dünya şişmanlarken Arjantinliler'in bu kadar zayıf olması mateye bağlanabilir mi? Bildiğim birşey, dünyada en çok estetik ameliyatın yine de Buenos Aires'te yapıldığı ile ilgili.

Bir başka özel yer “Plaza de Mayo” (Mayıs Meydanı).Devlet başkanlık sarayının bulunduğu “Kırmızı Ev” olarak da bilinen bu meydan, ülkenin tarihine en çok tanıklık eden mekanlardan biri. Nice hükümetlerin kurulduğu, nice darbelerin yapıldığı, Peronlar'ın balkona çıkıp halka nice nutuklar attığı meydan burası. "Don't cry for me Argentina!"


Plaza De Mayo meydanının etrafı.

Ancak bu meydanın asıl önemi, askeri darbeler sırasında çocuklarını, kocalarını kaybeden annelerin burada toplanarak seslerini duyurma çabalarına tanıklık etmesinden kaynaklanıyor. Mayıs meydanında anneler, yere çizilmiş, beyaz başörtüleri ile temsil ediliyor.



Arjantin'de kesintilerle 1976-1983 tarihleri arasında cunta yönetime el koymuş. 24 Mart cuntanın başlangıcı. O gün Arjantin'de tatil ve birçok yerde anma toplantıları yapılıyor. Bir çalışmadan söz etmek isterim.Bu çalışma o dönemde erkek kardeşi yok olan bir fotografçıya ait.Bu fotografçı önce aile fotograflarının arasından, kayıp insanların aileleri ile birlikte çektirdikleri fotografları bulmuş.Daha sonra fotografta yer alan (kayıp kişinin dışında)kişilerin aynı yerde aynı pozda kaybolan bu kişinin yerini boş bırakarak tekrar çekmiş. Çok büyük acılar yaşandığı belli. O dönemde bir çok insan kaybolmuş.Evler basılmış, kitaplar yakılmış . Bugün siyasal ve ekonomik olarak istikrarlı bir görüntü veren Arjantin’de sıklıkla kullanılan bir deyimi de paylaşmak isterim. "Ni Olvido Ni Perdon" bunun anlamı "unutmayacağız ve affetmeyeceğiz" .

Geçmişte, bu güzel kentte hem siyasilerin hem de entelektüellerin toplandığı, ateşli tartışmaların yaşandığı kafeler varmış. Bu kafelerden en ünlülerinden biri “Cafe Tortorini” . Şimdi eski geleneği sürdürmüyor ama bütün rehber kitaplarda gidilmesi gereken kafelerden biri olarak öneriliyor.


Kafe Tortorini.Bu kafeler, değişimin sessiz tanıkları.

Buenos Aires’in simgesi olarak kabul edilen Obelisco heykelinden söz etmeden olmaz. Obelisco heykeli, 9 Temmuz caddesi üzerinde yer alıyor. Dünyanın en geniş caddesi burası. 140 metre genişliğinde olduğu söylendi. Obelisco, Buenos Aires’i temsil eden büyük bir fallus. AIDS’e karşı halkı uyarmak için zaman zaman üzerine prezervatif takılıyormuş. Bir kentin büyük bir fallusla sembolize edilmesinin altında hangi gerekçeler olduğunu merak etmedim desen yalan olur. “Neden" diye sorduğumda buna bir cevap olmadığı belirtildi. Ancak, heykel yapıldıktan sonra ona bir anlam yüklemeye çalışmışlar. Tabii insanın ilk aklına gelen gücün temsil edilmesi olmuş. Sadece Arjantinlilerin değil benim de aklıma ilk gelen buydu.

Buenos Aires’te sirkle ile lisans düzeyinde eğitim olduğunu biliyor muydunuz? Arabalar kırmızı ışıkta durduğu zaman sokak cambazı, gösterisini yeşil ışık yanana kadar yapıyor.Bana çok sempatik geldi.Genç öğrenciler bu sayede hem para kazanıyor hem de pratik yapma şansı buluyorlarmış. Yolun ortasında tek tekerlekli bisikletin üstündeyken tabak çeviren genç bir çocuğu hayal edin!Ders çalışmanın farklı yolları olmalı : ))

Buones Aires'in Aires’in ilginç semtlerinden biri de fakir İtalyan göçmenlerin ilk ayak bastığı liman La Boca. İtalyanlar burayı La Plata ırmağının ağız kısmı olarak gördükleri için “ağız” anlamına gelen La Boca demişler. Rengarenk boyalı evler bile fakirliği gizleyemiyor.


La Boca'nın renkli barakaları


La Boca'da iki erkek tarifsiz bir estetik içinde dans ediyorlardı.

Dünyanın her tarafından gemilere doluşup gelen insanlar La Boca'yı mesken edinmişler.Bu insanların büyük çoğunluğu işsiz, güçsüzlerden oluşuyormuş.Tango, bu sokaklarda doğmuş.Farklı kültürlerden gelen bu insanlar tango müziğini yaratmışlar.Değişik ezgilerin hoş bir karışımı olan tango, zaman içinde Arjantin'de bir salgın şeklinde dilden dile dolaşmaya başlamış. Maço bir dans olan tango'da, bu hüzünlü müziğe eşlik ederek Arjantin kültürünün temelini oluşturmuş.

La Boca'da, çok sayıda tango gösterilerinin yapıldığı kafe var. Burası gece güvenli olmadığı için kafeler hava kararmadan kapanıyor.

Buenos Aires’te gençler arasında en yaygın işlerden biri köpek bakıcılığı. Köpek bakıcılığı deyip geçmeyin. 10-15 tane köpeği yürürken bile idare etmek çok zordur.



Bu kadar çok sayıda köpeği bisiklete binerken idare etmek imkansız gibi düşünülebilir. İmkansız olmadığının birebir tanığıyım.Aldıkları ücreti hak ettikleri kesin.

"Tigre de Delta" Buones Aires'e yarım saat mesafede bir yerleşim yeri. Büyük bir nehirin, ince kolları ve çok sayıda küçük adası var. Nehir oldukça çamurlu görünüyor. Bölgedeki tüm nehirlerin rengi kahverengiymiş. Çok sayıda balık olduğu da belirtildi.Sadece balıklar değil insanlar da bu çamurlu suda keyifle yüzüyorlardı.

Tigre

Tigre, çok yeşil bir bölge. Bitki örtüsü çok tanıdık. Dünyanın öbür ucundaki bitki örtüsünün tanıdık olması tuhaf geldi bana.


Gördüklerimin yanısıra yediklerimden de söz edebilirim. Tigre’de yediğimiz şeyler pek anlatılmaya değer değil ama yine de kısaca söz edeyim. Yemeğimiz mantı cinsi bir yemekti. Hamurların içine peynir ve salam konmuş üstüne de domates soslu koca et parçaları yerleştirilmişti. Yedim demek yanlış olur. Sadece yemeğe çalıştım. Bakalım et yemeklerine ne zaman alışacağım.

Tigre'den başka bir fotograf

Buenos Aires’te ziyaret ettiğim bir başka yer,‘Puerto Modero’, eski liman bölgesi şimdi de şehrin en yeni yerleşim yeri.Buranın çok yakınında ‘Reserva Ecologica’ olarak adlandırılan korunmuş bir bölge var. İlginçti ama çook sıcaktı. Herhalde unutmayacağım şey iri sivri sinekler.


La Plata ırmağı, Amazon bölgesinden gelen ırmakla birleşiyor.Bölge ekolojik olarak korunma altında.

Daniel, Puerto Modero’da tek bir fotograf çekeceğini söyledi. "Neden" tek bir fotograf" dediğimde "el yapımı bu kamera ile bir fotograf çekebilirim" dedi. Fotograf makinesini gördüğümde şaşkınlığımı saklayamadım. Silindirik bir teneke kutu önünde küçük bir delik, deliğin karşısında bir film varmış. Bu tarz kamera "pin hole kamera" olarak adlandırılıyormuş. Daniel, bu tip fotograf makineleri ile olağan üstü fotograflar çekiyor.

Merak edene web adresi
www.danieltubido.com.ar

Diğer bir web sitesi bu tarz çalışma ile ilgili diğer bir web sitesi
www.pinholeday.org
Bir başka web sitesi
http://Tallerdedanieltubioblogspot.com (Daniel’in öğrencilerinin web sitesi)

Bütün bunlara ilaveten, gittiğim Kübalı fotograf sanatçısı, Abelardo Morell'in sergisinden söz etmek isterim. Bir odayı karanlık oda gibi düşünmüş. Dışarıya açılan küçük bir delik var. Dışarıdaki görüntü deliğin karşısına düşen zemin üzerinde ters olarak elde ediliyor. Daha sonra, odanın içinde hazırladığı komposizyonla beraber bu görüntüyü başka bir makine ile uzun süre pozluyor. Oldukça ilginçti benim için. Bu tarz çalışma"Kamera Obscura" olarak adlandırılıyor.

Şimdilik benim karanlık kutuma düşen bunlar...Kimbilir bundan sonra nelere tanık olacağım.

Mart 2009

UÇAKTA

Sabah 7 civarı..Brezilya San Paolo’dan günaydın. Dün gece saat 10 civarı Londra’dan ayrıldım. Saat farkından dolayı ne kadar uçtuğumu söyleyemeyeceğim ama çok rahat bir yolculuk yaptım. Ve daha önce de söylediğim gibi buraya kadar uydum. Arada önümdeki ekrandan nerede olduğumu kontrol ederken heyecenlandığımı söyleyebilirim. Yani kıta değiştirirken..Şimdi Brezilya’dayım ama..Elbette uçağın içindeyim. Burada ya da farklı bir yerde olduğumu fark ettiren tek şey uçağa temizlemeye gelen esmerce ve ispanyolca konuşan görevliler.. Canavar gibiler bir anda her yeri temizlediler.. Yanımdaki genç kız Buradan Buones Aires’e üç saatte uçacağımızı söyledi. Harita üzerinde San Paolo ve Buenos Aires çok yakın gözüküyor. Buradan anlaşılacağı üzere Güney Amerika’da mesafeler tahmin edebileceğimizin ötesinde.. Mehmet Ali Birand’ ta Buenos Aires’ten Rio de Jenario’ya dört satte uçtuğunda çok şaşırdığını söylemişti. Harita’da el kadar gözüken Güney Amerika kıtasında mesafeleri hayal etmek imkansız. Henüz kıta içinde seyahat etmesem de okuduklarımdan bunu söyleyebilirim. Ayrıca seyahat eden insanlar çoğunlukla otobüsü tercih ediyor. Hem ucuz hem de kültürü daha yakından tanıma fırsatı vereceği için benim de tercihim otobüsten yana olacak.

Biraz da dünden söz etmeliyim. Londra’da Heathrow havalanında beş numaralı terminal açılmış. Oldukça şık. Şıklığına birşey söylemeye gerek yok ama mesafeler oldukça uzak. Üç binadan oluşan terminalde bir binadan diğerine trenle geçiyorsun. Nihayetinde söylemek istediğim etrafa bakmak accık ingiliz havası almak için havaalanında hiç vaktim olmadı. Bunun yanı sıra internet erişimi de çok kolay değildi. Neyse ufak bir panikten sonra iletişim kurmayı becerdim Foça ile. Bu arada telefonumun şarjımın bitmiş olması, bozuk paraya ihtiyaç duymam falan derken ufak bir panik yaşadığımı söylemeleyim Heathrow’da. İletişim paniğinin dışında her şey yolunda ve çok kolaydı.Ben bugünkü yazımı “Buenos Aires” diyerek bitireyim. İYİ HAVALAR! Bu arada Alicia beni havalanında bekleyecek. Bakalım nasıl bir karşılaşma olacak?

YOLCULUK ÖNCESİ

10 Mart
Haftaya salı yolculuğum başlamış olacak.Çok az gün kaldı. Daha önce bir sürü kısa ya da uzun süreli yurtışı gezim oldu. Ama bu seferki biraz farklı gibi gözüküyor. En azından duygu açısından..Acaba bunun nedeni benim ilk uzun yolcuğum olmasından mı kaynaklanıyor? Elbette heyecan en başat duygu...Yaklaşık 20 saat uçacağım. Birden bire gece ile gündüzün, kışla yazın yer değiştirdiği bir ülkede bulacağım kendimi.. Buenos Aires'te yaşayan insanlarla kurduğum ilişkilerde edindiğim izlenim aslında şaşırtıcıydı.Latinler, Avrupalıların tersine atak ve cana yakındı.Onlar, bana -mesafe olarak çok uzak bu coğrafya parçasında- hep çok tanıdık bir yere gidiyormuşum duygusu verdi. Bir arkadaşım Malezya'ya gittiğinde "başka bir gezegen gibi" diye tanımlamıştı. Havaalanındaki ilk karşılaşma aslında kültürle ilgili ilk izlenimdir bana göre.. Bakalım bana neler düşündürecek...

17 Mart'ta önce Londra'ya oradan da Buones Aire'se uçacağım. Geriye saymaya başladığımı söyleyebilirim. Ufak tefek alış veriş, evrak hazırla derken bu gezi ile yatıp kalkmaya başladım. Aslında birkaç ay önce Latin Amerika -biraz iddialı oldu ziyaret edeceğim ülkeler- hakkında daha çok okumuştum. Son zamanlarda daha bir rahatlık çöktü üstüme.Şöyle diyorum kendime 'aaa uçak yolculuğu 17 saat nasıl olsa okurum.Aslında kapalı yer fobisi olan bendeniz için uçakta uyumaktan başka yapacak bişey yok. Belki oraya gitme heyecanım uyumamı engeller. Uykusuyla meşhur olan birisi olarak beni tanıyanların 'seni hiçbir heyecan uyumaktan alıkoyamaz' dediğini duyar gibiyim. Yarım küre değiştirmekten kaynaklanacak sersemliğimi en aza indirmek için içki de içemeyeceğime göre okumaktan başka çarem kalmayacak. Sakın ha okumadığımı ya da kendime rotalar çizmediğim düşünülmesin. Aslında bu yolculuk öncesi kurduğum ilişkiler sonucunda Sevgili Cahit'ten "Patagonya'da bir evin var" şeklinde bir mail aldığımı da söylemeliyim. Kime kısmet olur böylesi.. Bu evin olduğu yer Ankara değil İstanbul değil taaaa Patogonya'da. Patangonya'da büyük bir buzul parkında Biga'lı iki genç olan Cahit ve Cem rehberlik yapıyor. Onları bu yolculuk öncesi tanımak bana iyi geldi. Patagonya'ya gitme konusunda beni cesaretlendirdi. Bütün bunları dersime az çalışmışım gibi bir kanı oluşmasın diye yazıyorum.

Bugüne kadar neler yaptım bu yolcukla ilgili..Onlardan da söz etmek isterim. Belki oralara gitme niyetinde olan okuyuculara yardımcı olabilirim. Benim ziyaret edeceğim ülkeler Arjantin, Peru, Şili ve Bolivya..Belki hiç düşünmediğim başka bir ülke.. Rehber kitabım, 'Lonely Planet'ın South America' kitabı. Sözünü ettiğim ülkeler için Peru dışında vize yok. Peru'da yeşil pasaporta vize uygulamıyor. Böylece Peru vizesinden sıyırtmış oldum. Biletime gelince British Airways'den aldım. Çok uygun bir fiyata. Londra'da üç saat bekleyeceğim. Ondan sonra ver elini dansın ve müziğin kıtası..

Bu arada Amazon bölgesine girebilmek için 'sarı humma' aşısı olmak gerekiyordu. Ben de bu aşıyı oldum. Zorunlu aşı..Ve artık adını hiç duymadığımız bir sürü aşı da öneriliyor.En son adını ilkokul kitabımda gördüğüm trahom aşısı da bu önerilen aşılar arasında...Artık ne dersiniz bilemiyorum!

Bir başka zorunluluk ise İngiltere'den transit vize alma işiydi. Üç beş saat havaalanında kalabilmek için transit vize almak zorunda kaldım. Yeşil pasaportun
başka bir nimeti olarak vize ücreti ödemedim.

Arjantin'de nerede kalacağım sorusu da yanıtlamam gerken önemli sorulardan biriydi.
Bu noktada internet bir sürü olanak sunuyor.

Bunlardan biri www.couchsurfing.com Bu site üzerinde ihtiyaç ve ilgi alanlarınıa uygun olarak çok sayıda grup var.Üye olduğum gruplardan çok değerli bilgiler edindim.Eğer seyahat etmeyi ve başka kültürlerden insanlarla tanışmayı ve paylaşmayı seviyorsanız bu siteye göz atmanızı şiddetle öneriririm.

Ev ya da oda bulmak konusunda başka bir site ise, www.craigslist.com Bu sitenin oldukça yararlı bir site olduğunu söyleyebilirim.Buradan Olcay'a sevgilerimi göndermek isterim.Çünkü bu web sitesini ilk defa ondan duydum.Olcay kısa zaman önce bu harika kıtadan dönmüştü.Heyecan verici rotasını benimle paylaştı. Rotamı belirlerken ondan aldığım bilgiler çok yararlı oldu.

Bir başka site ise www.hospitalityclub.org bu site de yine seyahat sevenlerden oluşan ve insana bir çok seçenek sunan bir site. Ben Buones Aires'te -bu site üzerinde tanıştığım- Alicia ve Danile'in evinde kalacağım ilk bir kaç gün. Nasıl tanıştığıma gelince site üzerindeki forum köşesine bıraktığım nota cevap verdiler ve böylece tanıştık. Sadece tanıştıklarım bu çift değildi.Yardım etmeye hazır bir çok insan vardı. Onlar ile de orada görüşeceğim. Forumdaki nottan sonra Alicia'dan gelen iki mektubu paylaşmak istiyorum.


"Hello,Guzin,
I'm Alicia,from Buenos Aires. (my HC user name is Alivedia, you can see my profile)
I read your post at the HC Forum, and maybe we could get in touch once you are in Buenos Aires, next march.
Me and my husband are travelling to Cuba all along January, and it will be difficult for us to get into the Web while staying there, as there are very few Internet facilities there, but I'll be back in Buenos Aires in February, so then we can get in touch again.
I saw you and us (Daniel my husband an Me) were born in the same year,same month (august 1958)so we are the same generation. We have been in Estambul and Edirna in 1996, and we loved it, so now it would be good to show you some of Buenos Aires, our city. We both work as teachers at the University, and sometimes we have free time anda lot of friend for you to meet.
So,see you, you can write me directly to my mail during December,or then, in February 2.


"Hi Guzim
I'm glad to receive you mail. Wow! You're going to have a nice trip with plenty of time around South America. You'll visit countries and societies which are very diferent.While staying in Buenos Aires, you're welcome at our home, if you wish to stay with us. We have not a separate room for visits, but we have a very confortable sofa in the living room, which becomes a double bed with a real matress, so you could sleep there.The house is spacious enough for one person for a few weeks. Buenos Aires is very interesting and intense, and you know, as it happens with any big city, only sharing with locals lets you know its real hearth and not only the touristic surface. March is a good time of the year: it's autumm, not so hot, not so cold. ¿Are you planning to go to the provinces? Argentina' s territory is very extense, so you have to select which areas you want to visit. You said you couldn't believe it when you came fifty years old. The same happened to us, it's kind of funny, because we feel with a lot of energy and enthusiasm for a lot of things. That's why we are cellebrating with our 30º trip (Danny and me began with our first trip together in 1979) At the moment, we are enthusiastic for our trip to Cuba. We go there with our backpacks and our tent, and we hope to travel all around the island. It's not a lot of time, because we have to be back for work, but we wish to travel for various months as we have in several ocassions. We only have to wait for the conditions to get another sabatic year.We have been to the countries you are going to visit now, so we can share experiencies and give you some tips,and of course, it will be a pleasure to show you Buenos Aires. In february, we can change mails so you can tell us about your flight to Buenos Aires: arriving date, hour, etc., so we see if it's possible to to wait for you at the airport (we don't have a car) or, if we have to work that day, we tell you how to come from the airport to our house."


Alicia ve Daniel'le kurduğum ilişkiye benzer ilişkilerle kültürü daha yakından tanıma şansım olacak diye düşünüyorum. Turist duygusu ile gezmek istemiyorum.Sanırım bu tip ilişkiler beni turist olma duygusundan kurtaracak ve oraya ilişkin daha çok aidiyet hissetmeme neden olacak. Aslında yerel insanlar ile birlikte olmadıkça gezilen yerler, sadece fotograf karesindeki bir anlık enstantane gibi.. Ben o kareden çıkıp oradaki hayata dahil olmak istiyorum. Bunu yazarken Woody Allen'ın bir filmi aklıma geldi "Kahire'nin Mor Gülü" Hayatından çok memnun olmayan filmin kadın kahramanı film içine girip oradaki hayata dahil olması gibi.. Sadece izlemek yerine hayata dahil olmanın yolu, yaşama oranın insanı ile değmek. Ziyaret edeceğim ülkelerdeki insanlarla ilişki kurma isteğimin nedeni bu.

Başka bir konu ise "ne götürmeliyim?" "nasıl taşıyacağım?" Sırt çantamın ağırlığı geziyi cennet ya da cehennem haline getirecek en önemli faktör. Tecrübe ile sabittir. Yükün hafif olmasının yolu sizin de bildiğiniz gibi kaliteden geçiyor. Kalite'nin yolu ise kolayca tahmin edebileceğiniz gibi paradan. Ben bugünlerde giysi de hafifliği hedeflemiş olarak kara kara düşünüyorum. Bu konudaki çözümlerimi oluşturmak için çabalıyorum.Yağmurda ıslanmayan bir pantolunun gerekliliği olmazsa olmazlardan, bir başkası "clima proof" diye adlandırılan çok hafif ama her daim giyilebilecek bir üst giysi. Ayrıca yine "water proof" diye tanımlanan bir su geçirmez ayakkabı.Bunun yanısıra para, pasaport gibi değerli eşyaları taşımak için çok fonksiyonlu çantalar.. Bunların bir kısmını çözdüm ve çözmeye devam ediyorum.

Hiç yorum yok: